Hastalığının kol gezdiği bugünlerde, Paniğin Korona Virüse Korkunç Etkisi ile ilgili Twitter‘da gördüğüm ve beğendiğim bir yazıyı, ileride bakıpta bu kaos dolu günleri de yad etmek amacıyla buraya da eklemek istedim.
1950’lerde bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer.
Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir.
Boş şilep, yükünü almak üzere Portekiz’e yola çıkar. Mahsur denizci depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendini bekleyen ölüm sürecini kazımaya başlar.
Günbegün adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz acısını anlatır.
Şilep Lizbon’a vardığında, soğuk deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve hayretten dona kalır
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri şaraplar 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmıştır.
Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.
Kaynak: Bernard Werber, “İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi”
Görüleceği üzere, insanoğlu yaşadığı paniğin önüne geçmezse, Paniğin Korona Virüse Korkunç Etkisi isimli bu yazımızdaki yaşanmış olaya benzer bir durum ile kaçınılmaz bir şekilde karşı karşıya kalabilir.
Dip not: Virüsün iş hayatına yansıması ile ilgili olası sorularınız için TARTIŞMA ODAMIZI kullanabilirsiniz.
1950’lerde bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer.
Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir.
Boş şilep, yükünü almak üzere Portekiz’e yola çıkar. Mahsur denizci depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendini bekleyen ölüm sürecini kazımaya başlar.
Günbegün adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz acısını anlatır.
Şilep Lizbon’a vardığında, soğuk deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve hayretten dona kalır
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri şaraplar 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmıştır.
Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.
Kaynak: Bernard Werber, “İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi”
Görüleceği üzere, insanoğlu yaşadığı paniğin önüne geçmezse, Paniğin Korona Virüse Korkunç Etkisi isimli bu yazımızdaki yaşanmış olaya benzer bir durum ile kaçınılmaz bir şekilde karşı karşıya kalabilir.
Dip not: Virüsün iş hayatına yansıması ile ilgili olası sorularınız için TARTIŞMA ODAMIZI kullanabilirsiniz.