admin

Osmanlı'da Mahya Geleneği ve Geçmişi

336176744_n.jpg?_nc_ht=instagram.fsaw1-4.fna.fbcdn.webp

Osmanlı'da minareleri süsleyen mahyalar, Ramazan aylarının vazgeçilmez geleneklerinden biriydi. İlk mahyanın ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber 1578’de İstanbul’a gelen Alman seyyah Schweigger’in seyahatnâmesinde yer alan bir tasvirde minareler arasındaki bir mahya açıkça görülmektedir. Ayrıca 1588 yılında mahyaların kullanıldığını III. Murad’ın bir tezkiresinde görebiliyoruz. III. Murad’ın minarelerin kandillerle donatılmasını emretmesi esasen mûtat olan bu geleneğe resmiyet kazandırılması şeklinde yorumlanabilir.

II. Selim’in mübarek gecelerde camilerin kandillerle süslenip aydınlatılmasını istemesi ve III. Murad’ın anılan tezkiresi Schweigger’in çizimiyle birlikte ele alındığında cami ve minareleri kandillerle donatmanın mahya şeklinde de olabileceği ihtimali akla gelmektedir. Buna göre I. Ahmed zamanında minareler arasına ilk mahyayı kurduğu rivayet edilen Fâtih Camii müezzinlerinden Hattat Hâfız Ahmed Kefevî’den önce de belki basit bir mahya geleneğinin mevcudiyeti ve minareleri bu iş için uygun olan Sultan Ahmed Camii’ne ibadete açıldığı ilk günlerden beri mahya kurulduğu düşünülebilir. Dolayısıyla Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa’nın 1722 yılında verdiği, bütün selâtin camilerine mahya kurulması emrini bir başlangıçtan çok geleneğin tekrarı saymak gerekir.

Selâtin camileri genellikle iki minareli olduğundan mahya için uygundular. Ancak aralarında Eyüp Camii gibi minareleri çok kısa olanlar da vardı. Bunlar daha sonra mahya kurulacak hâle getirilmiş, meselâ Eyüp Camii’nin minareleri Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa’nın emriyle 1723 yılında yükseltilmiştir. İstanbul camilerinde kurulan mahyalarda daha ziyade Feth sûresinin ilk âyeti, “mâşallah, tebârekellah, bismillâh, leyle-i Kadir, hoş geldin yâ ramazan, on bir ayın sultanı” ve ramazanın son günlerinde “el-firâk” veya “elveda” gibi yazılar yer alırdı. Mahya için en uygun yazı türü sülüstü; resim olarak da tek veya çift boru çiçeği, gül, fulya, kız kulesi, kayık, vapur, köşk, fıskıye, köprü, cami, top arabası, tramvay, ayyıldız ve ortadaki bir yıldıza bakan çifte ay gibi motifler kullanılırdı.

Hekimoğlu Ali Paşa ve Dâvud Paşa camileri gibi tek minareli büyük camilerde ise bazan şerefe ile kubbe alemi arasına gerilen iplerle hafif eğimli mahyalar yapılırdı. Bu tür mahyalarda mesafe kısa olduğundan ancak “yâ ganî, yâ Ali” gibi yazılara yer verilirdi. Bu sabit mahyalardan başka hareketli olanlar da vardı. Bunlar arasında en çok ilgi çekeni, Sultan Abdülaziz zamanında yaşayan ve mahyacılığı bir sanat haline getiren Süleymaniye Camii’nin ünlü mahyacısı Abdüllatif Efendi’nin kurduğu üç panodan oluşan mahya idi. Bu panolardan Unkapanı Köprüsü ile Azapkapı Camii’nin resmedildiği ortadaki sabit, arabaların yer aldığı üst ve balıklarla kayıkların yer aldığı alt panolar hareketli idi. Bunların ileri-geri hareket ettirilmesi mahyaya canlılık verir, seyri hoş bir görüntü oluştururdu.

Mahyacılık genellikle babadan oğula intikal eden bir meslekti. Ancak Osmanlı döneminde mahyacı olabilmek için adayların Şûrâ-yı Evkaf’ta mahyacılar ve şehrin ileri gelenlerinden bir heyet önünde meslekte yeterli bilgiye sahip bulunduklarını ispatlamaları gerekiyordu. Süheyl Ünver’in verdiği bilgilere göre mahyacı, saraydan gönderilen incilerle yeşil veya kırmızı atlas üzerine kuracağı mahyanın küçük bir örneğini çizer, bu örnek beğenilirse kendisine iade edilip aynı şekilde kurması istenirdi. Mahyacılar, daha çok ramazan ayında bir ay çalışıp yılın geri kalan kısmını çırak yetiştirerek geçirirlerdi; Fatih’te bir sıbyan mektebinde onlar için ayrılmış odalar vardı. Osmanlı döneminin sonlarında elektrik ampulleriyle de mahya yapılmış, fakat hem eski sanatı yaşatmak amacıyla hem de yağ kandili kullanılanlar kadar güzel olmadığı gerekçesiyle bundan vazgeçilmiştir.

Kaynak: Login • Instagram
 
Çok faydalı bilgi ellerinize sağlık.
 
Benzer Konular Popüler Konu Daha Fazlası

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Yeni Kaynaklar

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir. 5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir. 5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, yasaya aykırı yada telif hakkı içeren paylaşımlar BURADAN bize ulaşıldığı taktirde, ilgili konu en geç 48 saat içerisinde kaldırılacaktır. Sitemizde Bulunan Videolar YouTube, Facebook, Dailymotion, v.b. video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir. Videoların hiç biri sunucularımızda bulunmamaktadır.
Geri
Üst Alt